Bundan önceki makalelerimizde, dünyada ve Türkiye’deki Organize Sanayi Bölgesi (OSB) uygulamaları ile ilgili çeşitli örnekler vermiştik. Bu yazımızda da Türkiye’de özellikle 1960’lı yıllarda başlayan makroekonomik istikrar, yerel yatırımların desteklenmesi, üretimlerin kentleşme ve sanayileşme paralelinde kontrollü ve denetim altında gerçekleşmesi amacıyla hayata geçirilen OSB uygulamalarına biraz daha yakından bakmak istedik. Bu kapsamda söz konusu yıllarda dönemin siyasi ve ekonomik konjonktüründe firmaların yatırım yapmalarının önündeki en büyük engelin ekonomi projeksiyonunda yaşanan belirsizlikler olduğunu belirtmek de fayda var. Bu belirsizlik ortamında iş yapmanın önündeki mikro engeller yeterince gündeme getirilemedi. 1960’lı yıllardan 2020’li yıllara kadar kayda değer yol kat eden Türkiye ekonomisi, bugün itibarıyla makroekonomik istikrarın yakalanması, firmaların yatırım olanaklarına kavuşması, verimlilik ve rekabet avantajlarının artırılması Türk iş insanlarının yatırım anlamında önünün açılması konusunda önemli adımlar attı. Fakat yatırımcının önündeki engeller şekil ve hacim değiştirerek geçmişten bugüne kadar devam etti. Devletin ve karar vericilerin bu engellerin ortadan kaldırılmasını ekonomi politikalarının önceliği olarak değerlendirmesi gerekmektedir. Bu engeller, işçi ve işverenlerle çeşitli teknikler kullanarak yapılan uzun araştırmalar sonucunda; idari izinler, altyapı sorunları ve sanayi arsasına erişimde yaşanan sıkıntılar başta olmak üzere günümüz koşullarında kalifiye eleman, Ar-Ge çalışmaları, Teknoparklar, teknoloji şeklinde uzayıp gidiyor. İş yapmanın başka bir ifade ile üretimin önündeki bu engellerin kaldırılması uzun vadeli ve maliyetli bir reform sürecini zorunlu kılmaktadır. İdari ve altyapıya ilişkin reformların yurt genelinde senkronize hayata geçirilmesi her ne kadar ideal bir çözüm ve yapılanma gibi görünse de kısa ve orta vadede realist bir çözüm değildir. Sorunun çözümü ile kısa ve orta vadede belirli coğrafi alanlar belirlenip, üretimin önündeki engellerin burada ve adım adım kaldırılması mümkün hale geldi.
1962’den bu yana Türkiye’de 325 OSB kuruldu.
İlk kez 1962 yılında uygulamaya konulan Organize Sanayi Bölgeleri, Türkiye’de yıllardır bu işlevi yerine getirmesinde, sanayi yatırımlarının hız kazanmasında, işletmelerin verimliliklerinin artırılmasında ve bölgelerin kalkınmasında kritik bir görevi üstlenmektedir. OSB’ler yıllardan beri iş yapmanın önündeki birçok engelin bulunduğu Türkiye’de, bu engellerin görece daha kolay aşılabildiği mikroklimalar işlevi görüyor. Türkiye’de ilk OSB’nin faaliyete geçtiği yıllardan bu yana yaklaşık 325 adet OSB kuruldu. Bunların bazıları atıl durumda olsa da yurt genelinde hali hazırda faal durumda birçok OSB bulunuyor. OSB’lerin bölgesel kalkınmaya katkısı üç önemli kanal aracılığıyla hayat buluyor.
OSB’lerin bölgesel kalkınmaya etkileri:
Birincisi, OSB’lerin kuruluşundaki asıl amaç olan sanayileşmenin yol açtığı
olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması, çevreye duyarlı düzenli kentleşmenin
sağlanmasıdır. İkincisi, üretim faaliyetlerinin etkin şekilde yürütülmesi için
ihtiyaç duyulan orandaki kamu hizmetinin girişimcilere ulaştırılabilmesidir. İmarı
ve altyapı bağlantıları tamamlanmış arsaya erişim, izin ve ruhsatların verilmesi,
altyapı hizmetlerinin nitelikli ve ucuz olarak yatırımcının erişimine sağlanması bu işlevin unsurları arasında sıralanabilir. Üçüncüsü, benzer faaliyetlerde bulunan firmaların aynı yerleşke içinde yer alması sebebiyle zincirleme olumlu etki sağlamalarıdır. Kümelenme yaklaşımıyla tarif edilen bu etki ile firmalar gerek birbirleri arasındaki
işlem maliyetlerini düşürmekte gerekse sinerji yaratmak suretiyle
verimliliklerini ve etkinliklerini artırabilir.
2000 yılında çıkarılan OSB Kanunu ile yetki devredildi.
Öte yandan diğer makalelerimizde de belirttiğimiz gibi, 2000 yılında çıkarılan OSB Kanunu ile OSB yönetimlerine kayda değer sayıda yetki devredildi ve Türkiye’deki OSB’lerin kapasitelerinin arttırılmasına yönelik önemli adımlar atıldı. Söz konusu yetkileri; fabrika inşaatlarının projelendirilmesi, inşaat aşamasında verilen izin ve ruhsatlar ile altyapı hizmetlerinin (telekomünikasyon, elektrik, doğal gaz, su) dağıtılmasına yönelik yetkiler şeklinde sıralayabiliriz. OSB’lerin gelişimi ve OSB Kanunu’nun sağladığı yasal yapılanma ile kurulduğu zaman kentleşme politikasının bir aracı olan OSB’ler, bugün itibarıyla diğer yönleriyle Türkiye’de sanayi politikaları açısından kritik bir araç konumuna yükselmiştir. Bu sebeple, işlevlerini etkin olarak yerine getirilmesi ve OSB’lerin sayılarının ve niteliklerinin artırılması, yurt genelinde yaygın hale getirilmesi Türkiye ekonomisinin uzun vadedeki gelişimi açısından önem arz etmektedir.
OSB’ler yatırıcılar açısından kolaylaştırıcı yapılanmalardır.
Türkiye’de yatırım ve iş yapmanın önünde bir dizi engel bulunduğunu yukarıda belirtmiştik. Yeni bir tesis kurulması için öncelikle imar açısından sorunlu olmayan bir arsanın bulunması gerekir. Bu arsaya yol, su, elektrik, telekomünikasyon gibi altyapı hizmetlerinin hızlı ve düşük maliyetlerle ulaştırılması yatırımının performans ve rekabet gücünü doğrudan etkileyecektir. Başka bir ifadeyle; bir yatırım planını hayata geçirmek için etüt yapan girişimcinin, arsa ve altyapı sorunlarıyla zaman kaybetmesi Türkiye’de yerelleşme ve rekabet gücünü, kümelenmeye dayalı politikalar ve OSB’lerin karlılığına doğrudan tesir edecektir.
Aynı zamanda, bir firma faaliyete geçmeden önce yani tesis kurulurken bir dizi izin ve ruhsat almak zorundadır. Bu ruhsat ve izinlerin etkin bir şekilde alınabilmesi firmaların başlangıçta halletmesi gereken sorunlardır. OSB’ler ise gerek sorunsuz ve altyapı bağlantıları hazır arsaya erişim gerekse bir takım ruhsat ve izinlerin verilmesi anlamında kolaylaştırıcı yapılardır. OSB’ler, kendi yetkileri içindeki idari işlemlerin hayata geçirilmesi ve yatırımcıya altyapısı hazır sanayi arazisi temin edilmesi konusunda iş yapabilmenin önündeki engellerin kaldırılmasında kritik rol oynar.