Planlama Stratejileri

Planlama stratejileri ve OSB’lerin gelişimi üzerindeki etkileri konusunda söylenecek çok şey var. Küresel nüfus artışı ve kentleşmenin arazi kullanım taleplerini ve çeşitliliğini artırdığı günümüzde, bölgelerin eşitsiz gelişimi planlı gelişme sorununu ortaya çıkardı. 1950’li yıllarda tarımda makineleşme süreci ile birlikte istihdam edilen nüfus azaldı. Sanayileşme sürecine giren kent merkezlerinde istihdam olanaklarının artması kırdan kente göçün de önünü açtı. Bu durum kentlerin hızla büyümesi ve kentleşme sorunlarını da beraberinde getirdi. Söz konusu dönemde gecekondulaşma, altyapı yetersizliği, sanayi tesislerinin yol açtığı çevre kirliliği ilk etapta akla gelen sorunlar olarak öne çıktı. Kentlerde yaşanan nüfus artışı, iç pazarın genişlemesi, kırsal kesimin pazara açılması, fiyatların sanayi lehine değişmesi ülkede üretim araçlarıyla beraber sosyal yapıyı da hızla değiştirdi. Sanayinin, ekonominin lokomotifi olma devinimi yalnızca kentler arasında eşitsiz gelişime değil, aynı zamanda bölgesel gelişmişlik makasını da açmaya başladı. Bölgesel gelişmişlik farkının artışı, kalkınmanın planlı olarak yapılması gerekliliğini ortaya koydu. 1960’lı yıllarla birlikte ekonomiye rasyonel kamu müdahalesinin sağlanması, uygulanan politikalar arasında uyumun gözetilmesi, sosyal ve kültürel kalkınmanın hızlandırılması amacıyla kalkınma planlarının hazırlanması gündeme geldi.

Devlet Planlama Teşkilatı ve Planlama Stratejileri

Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından 1963-1967 yılları arasında hazırlanan Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda; ekonomik dengenin kurulması, ekonominin toplumsal kalkınma ile birlikte hayata geçirilmesi, planlı büyüme ve sanayileşmeye önem verilmesi perspektifiyle uzun vadeli hedefler belirlendi. Bu amacın gerçekleştirilmesi için ‘sanayide kuruluş yerlerinin seçilmesinde toplam verimliliği artırmanın yanı sıra bölgelerarası dengeli kalkınmanın benimsenmesi’ ilk meyvesini verdi. Bu tarihlerde, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı kapsamında belirlenen amaçlara uygun olarak, Bursa OSB faaliyetlerine başladı.

Birinci Beş Yıllık Kalkınma Programı’nda bölgelerarası gelişmişlik dengesinin sağlanması ve sanayi arazilerinin seçiminde verimli toprak kullanımı temel hedef olarak belirlendi. İlk Organize Sanayi Bölgesi’nin kuruluş yerinin yine bir gelişmiş bölgede seçilmesi bir tesadüf değildi. Bunun nedeni ise, kalkınma planlarının stratejik planlar olarak belirlenmesi ve mekânsal düzenlemeye referans vermesidir.

OSB'ler de Planlama Stratejileri
OSB’ler de Planlama Stratejileri

Çıkarılan kanunlar OSB yapılanmalarına ivme kazandırdı.

Uygulamaya yön verecek bölge planlarının da bu dönemde yapılmaması, uygulamaların sistem dinamikleri içinde gelişmesine yol açtı. İkinci ve daha sonraki Beş Yıllık Kalkınma Planlarında düzenli sanayi bölgelerinin kuruluşuna verilen önem sürdürüldü. Sanayi faaliyetlerini bu bölgelere yönlendirmek için özel kredi imkanları, vergi indirimleri, altyapı temini ve ucuz enerji gibi teşvik paketleri önerildi. Bursa OSB’den sonra Konya, Manisa, Gaziantep OSB’leri kuruldu. Ardından Artvin hariç ülkenin her ilinde birden fazla OSB kuruluşu gündeme gelse de; pazara yakınlık, ulaşım imkânları, kalifiye eleman temininin kolaylığı gibi nedenlerle sanayide gelişmiş bölgeleri ilk tercihler arasında yer aldı.

Öte yandan 2000’li yıllarda merkezi ve yerel yönetimler tarafından yürütülen ortak çalışmalarla kurulan OSB’ler açısından 15 Nisan 2000 tarihinde yürürlüğe giren 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu ile yeni bir dönem başladı. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (eski adıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığı) denetimi altında kendini yönetebilme becerisine sahip modeller oluşmaya başladı. Bu zamana kadar ekonomik büyümede etkili olan, istihdam olanakları yaratan, sanayinin mekânsal kontrolünü sağlayan, çevresel etkileri disipline eden OSB’ler, bu düzenleme ile yeni bir ivme kazandı. Sektörel ihtiyaçların belirlenmesi, yönetimi, sürdürülebilirliği konularında avantajlı konuma yükseldi.

OSB’lerde proje bazlı mekânsal müdahale değil, planlı bütünsellik önemli.

Kurumsal kimliği 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu ile koruma altına giren OSB’lerin zamanla ihtiyaçlarına göre bölge teşkilatları oluşturulmaya başlandı. Bölgelerin özerk yönetimi ile bürokratik işlemlerin azaltılması, OSB yönetimlerini daha etkin hale getirdi. Aynı dönemlerde turizm, ulaştırma ve enerji gibi sektörel alanlarda da etkinlikleri yönetmek üzere özel kanunlar çıkarıldı. Özel olarak korunan alanlarda planlama yetkileri ilgili idarelere devredildi. Böylece farklı kurumlar tarafından planlanan ve özel mevzuata tabii birçok proje alanının ortaya çıkarılmasının önü açıldı.

Ancak düz bir hat üzerinde ilerlemeyen bu projeler, kentlerin planlamasında birçok karışıklığı da beraberinde getirdi. Planlama tanımının aksine proje bazlı mekânsal müdahaleler planların bütünselliğini ortadan kaldırmaya başladı. Bu durumun OSB’lere ilk yansıması, yer seçimleri ile meydana geldi. OSB alanlarının belirlenmesinde ve sanayi arazileri noktasındareferans alınabilecek bütüncül bir planın olmaması süreci zorlamaya başladı. Hatta konut, sanayi, turizm, enerji, ulaştırma sektörlerinin her birinin kendi başına yatırım alanlarını belirlemesi, kurumların birbiri ile olan ilişkisini sadece ‘görüş verme’ düzeyine kadar sınırladı.

Sonuç olarak…

Yaşanan tüm bu gelişmelere rağmen 50 yıllık bir deneyimi biriktiren OSB’ler, sanayileşme konusunda en etkin ve verimli modeli oluşturuyor. Bu başarıda en belirleyici neden, planlamanın katılım ilkesinin bu projelerde hayata geçirilmesidir. Planlama stratejileri yapılırken OSB mevzuatından mikro uygulamalara kadar her aşamada ortak aklın yürütülmesi, özerk bir model olarak katılımcılara ‘tek durak ofis’ hizmetinin sunulması, sanayi sektörünün mekânsal alan seçiminde etkilidir. Hali hazırda OSB’lerde; sanayinin çevresel etkilerinin azaltılması, yapılaşma öncesi zemin etütlerinin yapılması, modern altyapı temini, eğitim, sağlık, güvenlik, sosyal donatı alanları gibi kamusal hizmetlerin sunumu, bu bölgelerde var olan sanayicilere avantaj sunmaya devam ediyor. Kentlerde sanayinin uygun bir alanda denetimli yapılaşması, kentlerin yaşanabilirliliği ve doğal varlıkların korunması hayatidir. OSB’lerin gelecekte de bu vizyonunu sürdürebilmesi için çevre ve altyapı yatırımlarını hayata geçirmesi, sosyal ve teknik hizmetlerini gerektiği gibi vermesi, idari teşkilatını nitelik olarak güçlendirmesi kritik önem taşımaktadır.

Etiket : Planlama Stratejileri

Bunlarla da İlgilenebilirsiniz

OSB Nedir?
Türkiye’de OSB uygulamaları
OSBÜK